23 Ağustos 2010 Pazartesi

Yıkılan Hayaller

Bugün Lisenin başlarında sahip olduğum masaüstü bilgisayarımı kaldırırken biraz takıldım neler yapmışım, hangi oyunlar yüklüymüş falan diye merak ettim. Bilgisayarda tur atarken gizlenmiş bir dosya ile karşılaştım. Başlığı DENO'ydu. Bu arada söylemeden geçmiyim deno bana kuzenim tarafından takılan lakaptır ve anne tarafında ismimle hitap eden yok bana bu yüzden, dokuz yaşımdan beri ismim deno larak kaldı onların gözünde. Neyse konuya dönelim... tabi ben gizli dosyayı görünce ilk aklıma hepinizin düşündüğü şey olan porno geldi. Silicektim ki onun benim bilgisayarda tuttuğum günlük olduğu aklıma geldi ve açtım. Okumaya başladıkça içim bi hoş oldu. Ne kadar umutla doluymuşum, herşeyin güzel olucağını hayatın tozpembe olduğunu zannediyormuşum. Kendime olan güvenim tam, Türkiyenin kaderini değiştirecek biri olarak görüyomuşum o dönemler kendimi demek ki. En son yazım Lisenin başladığı günden 1 gün önce. Merak ettim neden yazmayı bıraktığımı sonra hatırladım biraz duysallaştım o günü hatırlayınca tabi. Biraz ağladım biraz yas tuttum. Paylaşmak istedim sizle sonra neden o zamanlar yazmayı bıraktığımı. Bu günlüğümdeki son yazım...

Yarın liseye başlıyorum. Epey heycanlıyım diyebilrim. Bazılarını dershaneden tanıyorum ama daha tanışmadığım bir sürü insan var. En azından içlerinden biriyle doğru düzgün anlaşırım sanırım. Eski arkadaşlarım biraz garipti. Abim her zamanki gibi tavsiyelerinden geri kalmadı saolsun. Nese konya döniyim ben. Okula gidince ilk işim bir komünistle tanışmak olucak. Onunla oturup tarrtışırız falan. Bütün yaz lisedebir grup kurup türkiye politikalarını tartısıp degerlendirecegimiz bir grup kurmak istedim o kadar zor olmaz herhalde. Babamla falan konuşmam lazım bize yardımcı olur mu diye dergi falan çıkartırsak. Para önemli grubun toplanacağı yeri okuldaki bi sınıf yapsak bile dergi için falan para lazım olucak. Belki Hüseyin dayım dibi manşetlere çıkarız gastelerde ilerde. Babam eve gelince oturup konuşmam lazı ona biraz nazlanırsam hayır demez.
         
Yoldaş Deno


İşte son yazım buydu. Yazıyı bitirince epey güldüm. Harbiden de komikmişim. Yoldaş Deno ne yav :) Tabi sonra lise hayatımla karşılaştırınca olayları hüzünlendim biraz. O akşam babam eve gelince gittim yanına hemen tabi babama işim düştüğü için ne kadar usluyum anlatamam. Bir şekerlik bir ah ye benim bu tombiş yanaklarımcılık bi iyi çocukluk falan yapıyorum babama. En sonunda girdim konuya anlattım biraz ben arkadaşlarımla bir gençlik grubu toplasam ferken babam susturdu beni kendi hikayesini anlattı.

İlk Marxsizimle Leninizmle vs gibi düşüncelerle nasıl tanıştığını lisedeki ve üniversitedeki arkadaş grubundan
bahsetti. O bahsettikçe benim heyecanım daha da arttı. O zaman anlamadım ama şimdi anlıyorum ben heycanlaştıkça o hüzünlendi. 12 Eylül olaylarının bazıları hüzünlü bazıları komik bazıları da gerçekten benim gibi düşünen bir çocuk için Kral Arthur ve şavalyelerini bile geçicek kahramanlıklarla doluydu. Sonra darbeyi anlattı. Arkadaşlarının ve kendisinin nasıl tutuklandığını. Sonra cezaevini anlattı.

Babamı yaklaşık üç ay cezaevinde tutmuşlar. Filistin askısı, vücuda verilen elektrik, hergün bayılana kadar atılan dayak, neredeyse herzaman gözlerinin üzerinin bağlanması, gecerli buz gibi suyla aniden uyandırılıp işkenceye götürülmesi, birlikte oturup tartıştığı birlikte kavga ettiği arkadaşlarının gece uyutmayan çığlıkları, o zamanlarda yeni evlendiği anneminde işkenceye alındığı tarzda ailesini içeren yalanlar gibi mağruz kaldığı fiziksel ve psikolojik işkenceyi anlattı bana. Sonra bana hapisten çıktığında annem dışında neredeyse kimsenin yanında olmadığından bahsetti. Refahları ve hakları için mücadele ettiği insanların darbe yüzünden çektiklerini onun ve arkadaşlarının suçu olduğunu söylediklerinden bahsetti. Kalkıp beni düşüncelerimle yanlız bırakmadan önceyse bana çerçevellettiği Şeyh Edeb-Ali'nin Osman Bey'e olan nasihatını okumam için önüme koydu.

Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah
rüzgarında savrulur gidersin...
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük
değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler,
görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına
çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere
dönersin. Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme,
bildin bilme.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

Bilesin ki atın iyisine DORU,
Yiğidin iyisine DELİ derler.

Bana sen benim gibi DELİ olma dedi ve kalktı. Epey ağlamıştım. Babam için ağladım. İşkencelerde ölenler için ağladım. Hayelleri yıkılanlar için ağladım. Sanırım en çok kendi yıkılan hayallerime ağladım. Çünkü babamın anlattıkları beni o kadar korkutmuştu ki o kadar etkilemiştik ve o kadar sinirlenmiştirdi ki aklımdan geçenler ''Neden bana ilk zorlukta sırtını dönecekler için bu çileyi çekiyimki'' bunları düşündüğüm için kendime de kızdım ama sanırım içimdeki korku ve öfke onbeş yaşındaki halimi esir almış olucak ki babamında dediği gibi DELİ olmamaya karar verdim. Düşündüm ama düşündüğümü kendime sakladım. Üzüldüm ama üzüldüğümü kimseye belli etmedim.Kızdım haksızlıklar olunca ama sustum karışmadım. Bir yandan böyle davrandığım için içimiçimi yedi bir yandan da benim karşılığında hiçbirşey beklemediğim yardımlarıma nefret ve suçlayıcılıkla yaklaşıcak bu insanlaraın hakettiği cezayı aldığını düşündüm. Artık ne eskisi gibi içim içimi yiyor nede eskisi kadar öfke doluyum. Hala kızıyorum birileri öğrencileri suçlıyınca, hala sinirleniyorum birileri beni Allah'sızlıkla suçlıyınca ama eskisi gibi değil. Artık herkese için değil, yardımımı kabul edenler için çabalıyorum. Sanırım artık kimlerin yardımımı hak ettiğine doğru kararlar verebiliyorum.

2 yorum:

  1. Baban için üzüldüm fakat babana acımadım.. Acınması gereken hala onlar.. Hala çıkardığı kitap yüzünden içeri alınan insanlar var.. Bakınız Eskişehir Emniyet Müdürü..

    YanıtlaSil
  2. Zaten ne babama nede o işkence görenlere acımak gerekir. Benim gözümde onlar benden daha cesur, benden daha azimli insanlar. Benden saygıdan başka birşey beklememsi gereken kişiler.

    Tek hataları yardım istemiyenlere yardım etmeye çalışmaları bence

    YanıtlaSil